Datça’dan selam var…
SİSYPHUS’UN YÜKÜDÜR SIRTIMIZDA TAŞIDIĞIMIZ
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken
Yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı,
ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya,
ha bire itiyordu onu bir tepeye doğru,
işte kaya tepeye vardı, varacak, işte tamam,
ama tepeye varmasına tam bir parmak kala,
bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,
aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya
o da yeniden itiyordu kayayı tekmil kaslarını gere gere,
kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden
o da ha bire itiyordu kayayı, kan ter içinde.”
Homeros/Odysseia
Sisyphus, Asopos’un kızını kaçıran çapkın Zeus’u ihbar edince Tanrılar tarafından ölümle cezalandırılır. Ancak akıllıdır Sisyphus.
Ölüm tanrısı Thanatos’u bağlayıp kaçar.
Bu kaçış düzeni bozmuş, sistemin çarkını kırmıştır.
Çünkü onun ölümden kurtuluşu insanlığa ölümsüzlük getirmiştir.
Tanrılar bu işe çok kızar.
Yakalanır.
Kilolarca ağır kocaman bir kayayı iterek, yüksek bir dağa çıkarma cezasına çarptırılır.
Cezaya göre kaya dağın tepesine çıktığı anda her defasında yeniden aşağıya yuvarlanacak ve Sisyphus’un onu yukarı çıkarma çabası sonsuza dek sürecektir.
Ama bu ağır cezaya rağmen Sisyphus mutludur.
Mutsuz olmasını bekleyen tanrılara inat mutludur.
Her defasında o kocaman kayayı yukarı çıkarmak bir zaferdir onun için.
Kısa bir an bile olsa bu zaferin verdiği mutluluk uğruna her defasında yeniden yeniden itmeye başlar kocaman kayayı zirveye doğru.
Bir ömür boyu.
Albert Camus der ki;
“Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter.”
Dolu yüreklilere selam olsun.
İyi hafta sonları.
*
EL TUTUŞA TUTUŞA
“Ne kadar çok elimiz varmış meğer!
İlkin, senin elinle tutuşan benimki
Sonra çocuklarınki
Gençlerinki
Tekel İşçilerininki
Sonra, ellerin elleri.
Ne kadar çok elimiz oldu, baksana,
Tutuşa tutuşa
Bir orman yangını gibi.
Datça Kültür Sanat Dayanışması koordinasyon kurulundaki dostlarımız Datça halkıyla el tutuşa tutuşa “Can Yücel Kültür Sanat Festivali”ne hazırlanıyorlar.
Kültür ve sanatın her disiplininden çok renkli, çok sesli etkinlikler var.
Yine imeceyle gerçekleşecek festival bu kez uluslararası bir özellik de taşıyor. Çünkü komşu Rodos’tan önemli konuklar gelecek.
Paylaştığım afişler etkinliklerin yarısı bile değil.
Daha neler neler var?
Arkadaşlarımız her gün birer ikişer paylaşıyor afişleri.
İyi ki, Datça Kültür Sanat Dayanışması var.
*
Bazıları toprağa gömülür, bazıları yüreklere.
İnsanlık seni unutmayacak Arap!
*
DENİZ GÖRMEMİŞ ÇOCUKLAR DATÇA’DA DENİZE KAVUŞUYOR
Depremden etkilenmiş çocuklar için umut dolu bir proje hayata geçiriliyor.
“Bir Deniz, Bin Çocuk” projesi, denizi görmemiş ve 6 Şubat depreminden etkilenmiş 12-13 yaş arası öğrencilere deniz deneyimi sunarak, ruhsal ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Proje kapsamında Elazığ, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’dan toplamda 160 öğrenci, Datça’da denizle buluşacak.
Her biri 20 kız ve 20 erkek olmak üzere, her ilden 40 öğrenci, 13-17 Mayıs, 20-24 Mayıs, 3-7 Haziran ve 10-14 Haziran tarihlerinde Datça’ya gelecek. Öğrencilerin ulaşım masrafları kamu imkanlarıyla karşılanacak.
Datça Belediyesi’nin de desteklediği projeye katılan öğrenciler, Elly’s Home Butik Otel ve Begonvillage Tatil Evleri tarafından sağlanan konaklama, yeme-içme ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacak. Denize girmek için gerekli ekipmanlar da temin edilecek ve öğrencilere cankurtaran ve yüzme hocaları eşlik edecek.
Datça’da geçirecekleri zaman boyunca öğrenciler, çeşitli etkinliklere katılacaklar. Okul ziyaretleri, doğa yürüyüşleri, tekne turları, kültür sanat etkinlikleri ve Knidos Antik Kent gezisi gibi planlanan aktiviteler, öğrencilerin deneyimlerini zenginleştirecek.
Bu projeyle hedeflenen, depremden etkilenmiş çocukların ruhsal ve sosyal iyileşmesine katkıda bulunmak. Projeye katılan öğrencilerin olumlu deneyimler yaşayarak, yeni arkadaşlıklar kurmaları ve kendilerini geliştirmeleri bekleniyor. (Haber: Mustafa Sarıipek)
*
DATÇA KOYLARINDA KAÇAK
İNŞAAT AVI BAŞLADI
Dün özellikle cennet Kargı’daki kaçak inşaat istilasından söz etmiştim.
Konu ulusal medyaya da taşınmıştı.
Bugün Çevre Bakanlığı görevlileri Datça’ya adeta baskın yaptı, başta Kargı olmak üzere tüm koylarda denetime başladı.
Fotoğraf çekip, ölçüm yapan bakanlık görevlilerinin tüm kaçak inşaatları, imar barışından yararlanmasına rağmen sahilleri işgal eden tüm işletmeleri denetleyeceği, yasa ve yönetmeliklere aykırı olanlar için yıkım kararı alacağı belirtiliyor.
Ayrıca bu işletmelere içki ruhsatı verilmemesinin kararlaştırıldığı da ileri sürüldü
Geç de olsa yapılması gereken buydu.
Umarım torpil, adam kayırma olmaz, devamı gelir.
*
100 YILIN GİZLENEN TANIĞI
Vahan Matosyan çok önemli Ermeni matbaacılardan biriydi.
Osmanlı’nın İstanbul’daki en büyük matbaasına sahipti.
1915 Ermeni techirinde
Matosyan ailesi kendilerini İstanbul’da güvende hissetmeyerek yasal yollarla İsviçre’ye gittiler.
Matosyan Matbaası sahibinin rızası olmadan bir günde değerinin çok çok altında ve yedi yıl taksitle Yunus Nadi’ye satıldı.
7 Mayıs 1924 tarihinde de bu matbaa ile Cumhuriyet Gazetesi kuruldu.
Cumhuriyet Gazetesi bugün 100 yaşında. (9 Mayıs)
Ben gazete yönetiminin yerinde olsaydım, Manok Matusyan’a bir teşekkür ve özür manşetiyle yayına çıkardım.
Çok yakışırdı.
Çünkü inkar hakikati gizleyemez!
*
DEVLETİN MALI DENİZ YEMEYEN DOMUZ!
Adam gitti, Datça’nın cennet köşesi Kargı’da kaçak bir restoran dikti.
Doğal sit alanı, kıyı kenar çizgisi falan dinlemedi.
Halkın sahilini işgal etti.
Kimse görmedi, görmek istemedi.
CHP’li belediye de kafasını kuma gömdü!
Sonra imar barışına başvurdu.
Sit alanı olmasına rağmen “Yapı Kayıt Belgesi” aldı.
Belge geçersizdi.
Yetmedi.
Restoranda büyük tadilata gitti.
Yasalara göre yapamazdı.
Yaptı.
Belediye yine gıkını çıkarmadı.
Yine yetmedi.
Restoranın ismini değiştirdi.
Yeni bir işletme gibi çalışmaya devam ediyor.
Neydi gücü acaba?
Arkasında kim vardı?
Yoksa eski belediye başkanının bir yakını mıydı?
Şimdi içki ruhsatı almaya çalışıyor.
Verirler mi bilmiyorum.
Verirlerse şaşırmam.
Atalarımız boşuna dememiş.
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz!”
Datça kaymakamlığı bu işe ne diyor acaba?
Yeni belediye yönetimi eskisi gibi kafasını kuma mı gömecek?
Bekleyelim, görelim!
*
DATÇA’YA BÜYÜK MÜJDE!
Bugün iktidara yakın birkaç isimle konuştum.
Muğla ve Datça için güzel bir gelişme var.
Cumhur ittifakı yerel seçimlerde başta Muğla ile çok ilçeyi kaybetmesinin en önemli nedenlerinden birini MUÇEV’in kıyıları kiralaması olarak belirlemiş.
Bu konuda kendi partililerinden ve seçmenlerinden de büyük tepki almışlar.
AKP üst yönetimi gelen şikayetleri değerlendirdikten sonra MUÇEV’in devre dışı bırakılmasına karar vermiş.
Çok yakında valilik kanalıyla kaymakamlıklara resmi bir yazı gönderilerek MUÇEV ile yapılan tüm sahil kiralama sözleşmelerinin iptal edildiği bildirilecekmiş.
Haber kaynaklarıma güvenirim.
Yıllardır sahillerin başına bela olan ve halkın denize bedava girmesini engelleyen MUÇEV’in tarih olacağına inanıyorum.
Muğla Valiliği tarafından kurulan sözde vakıf ama özde bir ticari şirket olan MUÇEV(Muğla Turizm Çevre Vakfı) sahilleri ihalesiz olarak iş insanlarına kiralayan, şezlong işgaline yol açan ve vatandaşın denize bedava girmesinin önündeki en büyük nedenlerden biri.
Kapatılması halka hizmettir.
AKP, MUÇEV’i devre dışı bırakırsa ilk alkışlayan ben olacağım
*
HAKİKAT AVCILARI
Değerli arkadaşım, meslektaşım Coşkun Akar’dan aldım bu fotoğrafı.
Yaklaşık yarım asır öncesi.
Celal(Başlangıç) ve Çoşkun
Doğanbey’de görev başında.
Arkalarında askeri bir cemse, ellerinde yarım somun, yere oturup yemek molası vermişler.
İki lokma yiyip göreve devam edecekler.
Halk gerçekleri öğrensin diye ter dökecekler.
Bu fotoğraf beni yıllar öncesine götürdü.
Zor ve dirençli yıllardı o yıllar.
İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı basın sorumlusu Aziz albayın yoğun sansürü sık sık deliniyordu.
Çünkü hakikat avcısı gazeteler ve gazeteciler vardı.
*
“urganları yapan usta
bir ağaçta
ölü buldu kendini ‘’
uzuyor yol
atlar çok uzakta
Deniz
karanlıktan
gölge
kardan
adam yapıyor
hoşça kal yarın
demiyor hiçbir zaman
bu sevdaya kuru bir yel çiziyor
çiziyor
darağacına üç fidan
kılı kıpırdamadan
yüzsüz, kirli bir tarih
şafakta sallanan
06 mayıs UTANÇ
Hasreti isa
İsa İnan
Görsel: Gürbüz Doğan Ekşioğlu