Bodrum Kumbahçe Mahallesinde sonradan dolgu yapılarak oluşturulan balıkçı mendireğine bağlanmış olarak Bodrum ve Bodrum-1 isimli iki sandal dururdu. Yıl 2006 sıraları. Çok sevmiştim çünkü bana eskiden yapılan sandal gezintilerimizi anımsatıyorlardı. Bu iki sandal oradalar mı diye oradan her geçişimde bakınırdım. Günün birinde kayboldular elbet.
Bu iki sandalı o dönemin Belediye Başkanı Mazlum AĞAN, çocuklarımız kürek çekmeyi öğrenip sandala binme keyfini yaşasınlar diye yaptırıp Kumbahçe balıkçı mendireğine bağlatmıştı. Sanırım eski sandal gezintilerini yâd etmek düşüncesiyle, isteyen alıp gezinti yapabilsin diye ve ara sıra da kendisi kullanarak örnek olmaya da çalışıyordu sağ olsun. Pek gezen olmadı, ara sıra mahallenin “GARA” lakaplı balıkçısı Mustafa SUSAM yakın bölgelerde balık, ahtapot avlamak için kullanmıştı ya da kullanıyordu o kadar.
Rağbet görmezdi elbet, Kumbahçe Plajının yüzme sınırı işaretli saha içerisinde herhangi bir deniz taşıtının bulunması usulen yasak, sınırlar dışında da Kumbahçe Koyu’nda demirli onlarca teknenin ve akşam saatlerinde ayışığı gezileri için seyir yapan kocaman teknelerin ve vızır vızır dolaşan sürat botlarının arasında kürekli sandalla gezmek olacak şey değildi. Çok tehlikeli olurdu. Olası bir planlama ile gece saatlerinde yüzmeyi yasaklayıp sandal gezmelerine izin verseydik belki de olurdu. Ancak yüzme sınırı işaretli bir saha içine hapsolunmuş hissiyle, kaleye yaklaşamadan, bangır bangır barların ses ve ışık gösterileri eşliğinde, sahil boyunu dolduran akşamcıların bakışları altında, eşinle dostunla hiç sohbet edemeden gezmek için pek istekli bulamazdık. Zaten bulamadık da.
Anılarımızdaki sandal gezintileri yapıldığı yıllarda, Kumbahçe sahilinde ve Bodrum’un diğer sahillerinde ulaşımın köprüsü görevini yapan basit, küçük, bazıları derme çatma, tahta iskeleler, özellikle sandallara ve teknelere giriş çıkış için kullanılırdı. İşte bu iskelelere neredeyse iki-üç sandal bağlı olurdu.
Bilhassa sahile komşu ikamet edenlerin denizle olan birlikteliğinin en belirgin nişanesi sandallar idi. Denizde yapması gereken çoğu işi için kullandığı sandalıyla gündüz ayrı gece ayrı sandal gezileri de yapılırdı. Akşam gün batımına doğru ya da gece yapılan geziler bir sefaya dönüşürdü.
Sandal sefaları; ya akşam serinliğinde yemekten önce yapılırdı ki bu gezilerde gençleri görürdünüz. Ya da akşam güneş battıktan sonra başlar geç vakitlere kadar sürerdi. Sandal sahipleri eşini dostunu alıp gezintiye çıkar, monoton gününe bir değişiklik katardı. Hele şehir dışından gelmiş misafirleri varsa bu gezi bir ikram gibi sunulurdu. Sıcak bunaltıcı günlerde serinlemenin bir yolu da bu gezintilerdi.
Sandalınızın olmaması o gezintiyi yapmanıza engel de değildi. Sandalı olan komşuya çocuğu gönderip isteyebilirdiniz “Bu akşam siz gezmeyecekseniz alabilir miyiz” diye. Hiç hayır yanıtı da almazdınız, çok önemli bir misafirine gezdirme sözü vermiş ise sizden defalarca özür dilerdi hayır diyebilmek için, kendisi gezecek olsa vazgeçer verirdi sandalı, size hayır dememek için. Ya da sizi davet ederdi beraber gezmek için.
Gece yapılan sandal gezintilerinde sandalda olanlar kıyıdakileri görebilir ancak kıyıdan baktığınızda sandalda kimlerin olduğunu seçemezdiniz. Mehtaplı gecelerde çok daha keyifli olurdu. Ayın deniz üzerindeki ışık gösterisi eşliğinde Bodrum’un yarı karanlık siluetine bakar, kalenin karanlık heybeti altında hayran kalıp, o duru sessizlikte kürek çekerken sohbet eder, küreğin çıkardığı yakamoz pırıltılarını seyrederdiniz, ayaklarınızı denize sarkıtarak.
Yanınızdan geçen komşunuzla selamlaşır, aynı yönde iseniz hafiften bir yarış başlardı. Geçilirseniz kabahati ayağını denize sarkıtanlarda bulurdunuz ya da elleriyle yakamozları tutmaya çalışanlarda.
Ailece gezilerin yapılmadığı gecelerde biz çocuklar tanıdık ve akrabalarımıza ait sandalları gider ister genellikle de alırdık. Evdeki pilli pikabı da yanımıza alıp kalenin kayalıklarına bağlar kayalar üzerine yayılırdık. O zamanda bulabildiğimiz 45’lik plaklardan şarkılar eşliğinde yıldızları seyreder ve uzun uzun offf… lar çekerdik. O yaşlarda hiçbirimiz içki ve sigara kullanmazdı, denize ne sigara izmariti ne de içki şişesi hiç atmadık.
Tahmin ediyorum 1970’li yılların sonuna kadar yapılabildi bu sandal gezintileri. Günümüzde yapılabilir mi? Neden olmasın, olursa belki bu bahaneyle kürek çekmeyi de öğrenmiş oluruz. Kıyılar işgale uğradığından bu yana yüzmeyi bilmeyen sahil çocuklarına sahip olmaya başladığımız günlerimizde çok da iyi olurdu. İnatcı yöneticiler lazım.
Günümüzde, birkaç grup inatçı kürekçilerimiz kıskançlık yaratırcasına sabahın erken saatlerinde henüz tekneler güne uyanmadan gezer oluyorlar. Eski gece gezmeleri ile maksat farklılıkları olsa da destek verilip çoğaltılması gerekiyor.
Saygılarımla Ali DİZDAR