‘Benim Yaptığım Her Şey Doğrudur’ diyen yandı!..
Enver Ercan’ın hazırladığı, “Şair Çünkü Onlar”1 adlı kitapta, Cemal Süreya’yla yapılan bir söyleşi var.
Ercan, Süreya’ya soruyor:
“Üvercinka’da tahammül edemediğiniz beş şiiri söyleyebilir misiniz?”
Cemal Süreya kendi kitabındaki şiirlerinden beğenmediği şiirleri açıklıkla sıralıyor.
(…)
“San”, “Gül”, “Dalga” şiirlerinin bazı yönleriyle zayıf olduğunu belirtiyor; buna hepimizin ezberinde olan, “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” şiirini de ekliyor.
Şiirlerin içeriklerini, neden ‘zayıf’ olduklarını tartışacak değiliz ama burada bir aydının bir yazar ve şairin tavrı önemli.
Hiç eğmeden bükmeden kendine dönük eksikliklerini söyleyebilme tavrı bu.
***
Peki bunu bizim idarecilere uygulayalım ve onlara soralım, “Sizin hiç yanlış kararlarınız oldu mu?” diye.
Alacağımız cevabı şimdiden tahmin ediyorum:
“Ben asla yanlış karar vermem!” olur herhalde.
Etrafınıza bakın, kendisinin yaptığı işi en doğru kabul eden böyle onlarca tipe rastlarsınız.
Onların yaptığı işin üstüne yoktur, burunlarından kıl aldırmazlar.
***
Bunlar kendi özel alanlarında bu tavrın içinde olsa bizi ilgilendirmez ama kamu alanına gelince bunların aldığı kararlar canımızı yakıyor.
Bize; pahalılık olarak, demokrasinin eksikliği, insan haklarının yok olması ve tabii ki yaşam standardımızın dibi vurması olarak geri dönüyor.
Yani onların bencilce aldıkları yanlış kararlar bu sonuca gelip dayanıyor.
Bu aslında kamu idarecilik anlayışımızda genel bir tavır.
Peki bu önlenebilir mi?
En azından şimdilerde önlemeye dönük çabalar var.
***
CHP’nin, Yılmaz Büyükerşen başkanlığında kurmaya çalıştığı mekanizma böyle bir çalışma, bana göre.
Bu mekanizma; yapılan hizmetlerin ve verilen kararların vatandaşların yararına olmasının, bütçenin çarçur edilmeden harcanmasının yolunu açmaya çalışıyor.
Yani belediye başkanı bir proje geliştirirken işin önünü arkasını düşünecek.
Danışacak, katılımcı bir anlayışı benimseyecek…
Çünkü mevcut uygulamalarda belediyeler yanlış projeleri şehre dayatabiliyor.
Sonra vergilerle toplanmış, yitip giden paralar…
***
Konuyla ilgili olarak ilk akla gelen Melih Gökçek’in “proje”lerinden milyarlık Anka Park…
Ve daha buna benzer onlarca proje.
Peki, merkezi iktidar bundan muaf mı?
Ne gezer orası daha bir gayya kuyusu!
Onlar enflasyonu hayatımıza Nas suresinden ilhamla sokmadılar mı?
Üstelik bunlara itiraz edemiyoruz da.
Görüldüğü gibi Türk idare sistemi böyle, yapanın yanınan kar kalma anlayışına göre biçimlenmiş.
Şimdi dileriz CHP’nin getireceği sistem gelişir, partinin sadece iç denetimine dönük bir çalışma olmaktan çıkar ve kamu idaresinin temel kuralı halini alır.
***
Geçen gün CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, kuracakları yeni sistemi anlatıyordu; oluşturulacak bir komisyon, yerel yönetimleri belli aralıklarla ve çeşitli parametreler göz önünde tutarak takibe alacak. Bunun için anketler yapılacak, projeler değerlendirmeye alınacak, halkın memnuniyeti sorulacak…
Bunun sonunda da başkanın performansı ortaya çıkacak.
Bu mekanizma içinde sadece ölçme yok, bir de proje havuzu var, buradan beğenilen işlerin uygulamaya sokulması da önerilecek.
Ne güzel hem denetleme var içinde hem de iyi projelerin ortak uygulanması önerileri…
Böylece iyi hizmet üretip halkta memnuniyet yaratanlar öne çıkacak, bunu yapamayanlar daha işin başında elenecek, uyarılıp kendilerine çekidüzen vermeleri istenecek.
Üstelik bu ‘not’ üst yönetime talip olmada, belediye başkan adaylıklarında da işe yarayacak, referans kabul edilecek.
Not kırıksa sonraki dönem başkanlığa teşebbüs dahi etmesi istenmeyecek.
Güzel değil mi?
Böylece CHP’de aday olma esnasında dedikoduya yol açan ilişkiler ağı da ortadan kalkmış olacak.
***
Bu yazıyı kaleme alırken İstanbul’dan kamuoyu araştırmalarının başarılı adı Ertan Aksoy’a, bu uygulamayı sordum.
Aksoy, CHP’nin şimdiye kadar bu çalışmayı yapmamış olmasını bir eksiklik olarak sayanlardan. Çünkü bu mekanizmanın hem denetleyen hem de yol gösteren bir anlayışı içerdiğini, eksikliklerin çıkması halinde bunun uygulama esnasında giderileceği de ekledi.
Kısaca uygulama anlamlı ama idarenin başında olanlardan da en azından başta söylediğimiz Cemal Süreya tavrını görmek istiyoruz.
Neydi o?
Kendi eksikliklerini açık yüreklilikle söyleyebilme erdemi…
Bakalım, bu ‘erdem’ ne kadar gelişecek!
………………
1 Şair Çünkü Onlar, Enver Ercan, söyleşi, Literatür Yayınları 2022 (İlk Baskı: Kavram Yayınları, 1990).
2Üvercinka, Cemal Süreya, şiir, Yeditepe Yayınları 1958 (4. Baskı Can Yayınları 2020)
….
12 Eylül diktatörlüğünce arananlardım. İzmir’e kaçıp gelmek zorunda kalmıştım. 8 yıllık kaçak döneminden sonra, Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin örgütlediği ”Demokrasi istiyoruz. Düşünce özgürlüğünün önündeki engeller kalksın!.” Basın toplantısında gözaltına alındım. Sorguda komünist misin? sorusuna, komünis’tim. Dedim. Basın toplantısına katılan, halen öğretmenlik yapan bir yoldaşımız aynı soruya. ”Komünistlerin basın toplantısı çağrısını duymuştum. Onlar nasıl insanlardır diye merak ettiğimden katıldım.” demiş.
Her gün sayımız azalıyordu. Bunları bir araya getirelim diye düşündük. Ne de iyi yapmışız. Dostlar sevinsin. Vallahi, çok iyiler. Dim dik ayaktalar ve onlar halen demokrasi mücadelesinin militanları..
.
“YALNIZLAR SİNEMASI”NDA ÇOK OLALIM…
Kanguru Kültür Merkezi’nde 8 Haziran 2024 Cumartesi günü saat 16.30’da ”YALNZILAR SİNEMASI’nın özel gösterimi var. Söyleşerek, anılara dönerek, söze dokunarak, paylaşarak bir gösterim. Şiirin 91’lik delikanlısı MEHMET SADIK KIRIMLI’nın yazdığı, senaryolaştırdığı, oynadığı bu şiir sinema izlenir.
Ben de 78’e koşar adım giderken, 1968’den bugüne şairlerle, yazarlarla yaptığım söyleşilerden oluşan SÖZ YAZIYA DOKUNURSA yapıtımla YALNIZLAR SİNEMASI’nda olacağım.
Şair-yazar dostum sevgili Atila Er de bu sinemada kolaylaştırıcı olacak, bizi terletecek!
Gönlümüzün, yüreğimizin sıcaklığı, sevecenliği, içtenliği ile hadi çok olalım. Bakarsınız bir sonrasında olamayabiliriz. Ertelemeyelim…
Tüm dostlarım; küsen, darılan, kırılan da varsa hepsine saygımla, sevgimle, özlemimle… Çağrımdır.
Gelemeyene sitem yok, darılmaca yok…