Yıllar, yıllar önceydi.Bende bir fotoğraf merakı başlamış, kendimi usta bir fotoğrafçı olan Tayfun Kocaman’ın kurslarında bulmuştum.
Hoca, “Diyaframdan gelen ışık nasıl ayarlanır, ISO değeri nedir, pozlama nasıl yapılır” gibi fotoğrafın temel konularını kursa gelenlere döne döne anlatır, yetmez, üstüne kamera, vizör, açı, altın oranı da eklerdi.
Ben de bunları öğrenmeye çalışan öğrencilerden biriydim.
Tabii bunlar fotoğrafın teknik kısmıydı. Gelgelelim iyi bir fototğraf bunları da içeren ama üstüne sanatı da ekleyen başka bir ‘sihirdi’.
Yani tekniği bileceksiniz, iyi bir makineniz olacak amaasıl sizdeki göz, yaklaşım fotoğrafa o büyülü havayı verecek, onu sanat mertebesine çıkaracak olandı.
Bunlar yoksa fotoğraf eksik kalır, anı saptamakatan öteye gitmezdi.
***
Tam da bu noktada 1974’te fotoğrafa merak sarıp yüksek elektrik mühendisliği mesleği yanına fotoğraf sanatçılığını da ekleyen Yusuf Tuvi ustayı yardıma çağırmalıyım:
Bilmeyenlere söyleyelim; Yusuf Tuvi, dünyaca tanınan bir fotoğraf ustasıdır.
Tuvi, bir söyleşide fotoğrafın ustalarından Robert Coppa’nın, “…Fotoğraf iyi değilse yeterince yakınlaşmamışsın.” ilkesinden yola çıktığını söylüyor, bu yüzden, “…Bir yüz ifadesindeki, bir coğrafyadaki neşe, kargaşa, hüzün ve çelişkide yaşam dinamiğini anlatmak için sadece bir ipucu” olarak fotoğrafı gördüğünü belirtiyor.
Tabii Usta’nın,bütün bunların yanına,“…İnsanlığın hallerini anlatmak için insana yakın durmak gerek” fikrini eklediğini de belirtelim.
***
Yusuf Tuvi, bilindiği gibi, ülkemizin sayılı fotoğraf ustalarından.
2012’de Birol Üzmez’le çalıştığı “Basmane ve Oteller Sokağı” sergisi İzmir’de görülmeye değer işlerinden biriydi.
Ben bu sergiyi gördüğümde âdeta büyülenmiştim.
Bir semt, fotoğraflarla bu kadar mı güzel anlatılırdı!
Zaten İzmir Büyükşehir Belediyesi bu çalışmayı, “Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Dalında Katkı” ödülüne layık görmüştü.
***
Tabii Tuvi’nin fotoğraf geçmişi bir hayli ‘dolu’.
İlk çalışması 1984’te İstanbul’da FOG grubuyla başlıyor.
Beşkişilik grubun içinde bugünde çoğumuzun bildiği İzzet Keribar var. Sonra grup dağılıp herkes yoluna gidiyor.
Bu grupla 1986’da ilk “Kazlıçeşme” sergisi gerçekleştiriliyor. Sonrası “Surlar”…
1938’de İzmir’de doğduğunu biliyoruz Tuvi’nin. O tarihten bu yana da fotoğrafın pek çok dalında ödüller alıyor. İzmir’de sanatını icra ediyor.
Bu ödüllerin hem uluslararası hem de ulusal düzeyde olduğunu söyleyelim.
Ben şimdi buraya hepsini yazmaya kalksam köşe daralır, başka şeyleri yazamam.
Ama Eczacıbaşı Grubu’nun fotoğraf retrospektiflerini yayımladığı; Şakir Eczacıbaşı, Ara Güler, Ozan Sağdıç, Sami Güner, İzzet Keribar, Ersin Alok, Yıldız Moran, Ergun Çağatay, İbrahim Zaman, Sabit Kalfagil, Lütfü Özkök gibi ülkemizin önde gelen ustaları içinde Yusuf Tuvi adını da görebiliyoruz.
***
Zaman zaman İFOD’a(İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği) uğradığımda Hoca’yı, gençlerin sunduğu fotoğraf okumalarında görüyorum.
Kendi deyişiyle, “…45 yıl geçmiş, fotoğrafla yeryüzünün güzelliğini ve kimi zaman acımasızlığını açığa çıkaran ışıkla hesaplaşmaktan hiç vazgeçmedim” diyen bir tavır sanki.
Bu yüzden Usta’ya saygım bir kat daha artıyor.
Ondaki heyecana ve yaratma çabasına gıpta ediyorum.
Lütfü Dağtaş onun için, “Tuvi fotoğraflarının karakteristik özelliği insan görüntüsünü esas almasıdır. (…) Ayrıca Tuvi fotoğraflarında sürekli hareket vardır ve görüntüye girmiş insanların tüm hareketleri kendi doğalarına uygundur” diyor.
İnsan unsuru sanatın, bu arada fotoğrafın da büyük meselesidir, Tuvi’de de böyle; insanın türlü halleri, bunun yanında doğanın, dünyanın ve şehrin kargaşası onun fotoğraflarına yansıyan temel özelliklerden…
Bu nedenle bunu bize sunan büyük usta Yusuf Tuvi’yi sizlere hatırlatmak istedim çünkü onu anlatmak beni epey aşar…
Epey bir zamandır Lütfü Dağtaş o kadirbilir tavrıyla Yusuf Hoca’nın adının bir sokağa veya bir parka verilmesi konusunda Konak Belediyesi’ne başvurduğunu söylüyor.
Tabii seçim araya girince sonuç alınamadığı da ortada.
Dileriz yöneticilerimiz,
“Şehirler, gülüm, caddeleriyle değil,/ Anıtını diktiği şairleriyle büyük oluyor” diyen Nâzım Hikmet’in saptamasını önemser, kendisi de fotoğraf ustası olan Lütfü Hoca’nın talebini görür ve Yusuf Tuvi adına uygun bir yer bulur.
Çünkü şehirler böyle büyük oluyor…