Datça’dan Selam Var…
Yok öyle şey Büyükekşi hakkımı helal etmiyorum
“V for Vendetta” filmini hatırlar mısınız?
İngiliz krallığının kirli, adaletsiz, hukuksuz mevcut sistemine baş kaldıran Guy Fawkes’in gerçek hikayesinden esinlenmiş bir filimdi.
İzleyenler anımsayacak. Şöyle bir replik vardı filimde.
“Bu maskenin altında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var. Ve fikirlere, kurşun işlemez.“
Bugün Futbol Federasyonu genel kurulunu izlerken bu film ve replik geldi aklıma.
Çünkü Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki kirli, adaletsiz, hukuksuz mevcut sistemin devamını isteyenlerin her türlü tehdit, baskı, şantajlarına rağmen delegeler fikirlerine ipotek koydurmadı.
Çoğunun yüzünde maske vardı. Baskılar karşısında Büyükekşi’yi destekleyeceklerini söylediler ama sandığın başına gidince o maskeyi çıkarıp fikirlerine zincir vurulamayacağı herkese gösterdiler.
Oysa çok geniş bir kitle Büyükekşi’nin kaybedip, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kazanacağını beklemiyordu.
Mevcut sistemin devam edeceğini sanıyordu.
Ancak insanların bir bam deli vardır.
O da onurları ve özgür iradeleridir.
Bam teline basarsan, çok büyük bir tepkiye de hazır olman gerekir.
Bugün o tepki TFF kongresinde patladı.
134 delege baskı, tehdit ve şantajların karşısında dik durarak onurlarına ve özgür iradelerine sahip çıktılar. Hacıosmanoğlu’na oy verdiler, Büyükekşi dönemini tarihe gömdüler.
Üstelik onun arkasındaki maddi, siyasi güce rağmen.
Futbolda da böyledir bu işler.
Her maçı şikeyle, baskıyla, tehditle, şantajla kazanamazsın.
Birileri çıkar, sahada ağzının payını verir.
Bugün sandıkta verildiği gibi.
Şu anlaşıldı ki, Servet Yardımcı tehditlerden korkup çekilmese, belki de Büyükekşi bir elin parmakları kadar oy alacaktı.
Yeter mi, asla.
Mehmet Büyükekşi yönetimindeki tüm federasyon kurullarının derhal istifa etmesi gerekiyor.
Derhal.
Çünkü Türk Futbol Tarihi’nin en karanlık dönenimde onların da imzaları var.
Acilen istifa etmeleri, pardon görevden aflarını istemeleri lazım
Çünkü atamayla gelen istifa edemez, ancak affını isteyebilir!
Mehmet Büyükekşi bu hezimetten sonra “Bizden buraya kadar, hakkınızı helal edin” dedi.
Sanki koltuğu kendi bırakmış gibi.
Yok öyle bir şey.
Ona o koltuğu futbol ailesi bıraktırdı.
Hani bağırıyordu ya “yiiteeerrrr” diye.
Bu kez ona bağırdılar “yeterrrr” diye.
Umarım tüm atanmışlara ders olur!
Ayrıca ben bir spor yazarı ve bir vatandaş olarak hakkımı helal etmiyorum.
Benim, senin, onun vergileriyle bedava Almanya’ya götürdüklerinin dışında kimsenin edeceğini de sanmıyorum.
KAYNAK: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yok-oyle-sey-buyukeksi-hakkimi-helal-etmiyorum-821127h.htm
*
İŞTE DATÇA’NIN
GÖRÜLMEYEN KİRLİ YÜZÜ!
Mine Dal İsviçre’de yaşayan bir vatandaşımız.
Değerli bir fotoğraf sanatçısı.
Ulusal çapta ödülleri var.
Bir Datça hayranı.
Her yıl Datça’ya geliyor, dağ tepe gezerek bu cennet yarımadanın doğal güzelliklerini görüntülemeye çalışıyor.
Ama ne mümkün.
Bu gelişinde Hızırşah’ın Pustular bölgesinin güneyindeki Yarıkdağ’a yolu düşmüş.
Durusu bölgesinden Domuzçukuru tarafını dolaşmış.
Gördüğü manzara korkunç.
Görüntüledikleri Datça’nın bilinmeyen yüzü.
Her yer çöplük.
Arı kovanlarının yanında ne ararsanız var.
Plastik, şişe, kimyasal atıklar her şey.
Tam bir doğa katliamı.
Fotoğraflara bakarsanız, bu pisliği arıcılıkla uğraşan birilerinin bıraktığını anlarsınız.
Mine Dal çok üzgün ve kızgın olarak bir saptamada bulunuyor.
“Datça’nın en önemli ürünlerinden biri bal. Ancak bu balın üretiminde büyük sorun var. Yarımadanın arı kovanı bulunan çok yerinde böyle çöp yığınlarına şahit oldum. Doğaya bu kadar büyük zarar verilmesini insan kabul edemiyor. Bu kabul edilemez.”
Aslında Mine Dal’ın görüntülediği bu çöp mezarlarına Datça’da doğa yürüyüşü yapan yüzlerce doğasever de tanıklık ediyor.
Bunu tek görmeyenler maalesef bu güzelim kenti yönetenler.
Datça Belediyesi, Datça Kaymakamlığı, Orman Şefliği, Jandarma buraları denetleyen yok mu?
Bu güzelim cenneti bir çöplük olarak kullanmak kimin hakkı ya da haddi.
Görmüyor musunuz bu pisliği.
Bilmiyor musunuz bu bölgelerde arıcılık yapanları.
Biz bunları yazdıkça “Datça turizmine zarar veriyor” deniliyor.
Ne yapacağız?
Pislikleri halının altına süpürerek gelen turistleri mi kandıracağız?
Hakikati mi gizleyeceğiz?
Biz de öyle satılık kalem yok.
Sizler görevinizi yapsanız, zaten bize iş düşmeyecek.
Görevinizi yapın!
Dünyayı tekne ile gezen ilk denizcilerimizden Sadun Boro, ölmeden şöyle demişti.
“Dünyanın hemen hemen tüm koylarını gezdim. Doğaya bizim kadar kötü davranan bir toplum görmedim. Daha beş nesil önce birbirini yiyen yamyamlar bile çevreye bizden daha duyarlı. İnanın bu ülke işgal altında olsa, düşman doğaya bu kadar zarar vermez.”
Yazıklar olsun bunu yapanlara da, göz yumanlara da.
El insaf.
Fotoğraflar: Mine Dal