Doğu Anadolu bölgesinde köylüler yaz aylarını yayla diye tabir edilen bölgeler de geçirir.
Buradaki amaçları hayvanlarını taze otlarla, doyasıya ve ücretsiz olarak beslemektir.
Yaylada kaldıkları süre içinde, açık alanda ve genellikle çadırlar da yaşarlar.
Tahmin edebileceğiniz gibi açık alanda yaşamak can ve mal güvenliği açısından son derece tehlikelidir. Her ne kadar korunma amaçlı silah taşıyor olsalar da eskiler “uyku yarı ölümdür” der.
Siz uyurken kurtlar kuzuları öyle sessiz boğar ki haberiniz bile olmaz.
O bölgeler de Kangal köpekleri köylülerin koruyucusu olarak görev yapar.
Köpekler evcilleşmeden önce sürü olarak yaşar ve liderleri öncülüğünde toplu avlanırlarmış.
Günümüzde dünyada bu güdüyle davranan tek köpek ırkı Kangal ırkıdır.
Köylüyü ve onun malını korumak için gözünü karartır, gerekirse kurtlara bile saldırırlar.
Erzincan da yaşayan amcalarım “Kangal köpeklerinin boynuna çivili tasma tak kurt sürüsüne saldırsınlar” diye anlatırlardı.
Yaylada hayati değeri olan bu köpeklere yayla dönüşü pek ilgi göstermezler, hayvanlar yarı aç köyün içinde dolaşır, insanlar onlara bulaşmazsa onlar da insanları görmezden gelir!.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin yerel seçim vaadini kaç kişi anımsıyor bilmiyorum. Şöyle söylemişti “Sivas da seçimi biz kazanırsak sokak köpeklerini itlaf edeceğiz”
Evet hiç utanmamış, yapacağı katliamı seçim vaadi olarak dile getirmişti. Sivas halkının “Sen ne dediğinin farkındamısın?” Diyeceğini boşuna bekledik!.
Bu vaadi adeta onayladıklarını seçimi açık farkla kazandıkları zaman anladık..
Canını, malını emanet ettikleri köpeklerin belki de sadece yaşlandığı için acımasızca öldürülmesini isteyen insanların kendilerinden farklı gördüğü insanları, canlı olarak yakmasına gerçekten şaşırıyor muyuz?!..
.
Hava ne kadar sıcak olursa olsun, alışveriş etmek için dışarıya çıkmak zorunda kalıyorsunuz.
Bindiğim otobüsten üç durak sonra ineceğim diye boş olan koltuğa oturmadım.
Ayıptır söylemesi güzel bir kadının bana yüzünde tebessüm ve sempati ile bakması, gururumu okşadı. “Gördü yakışıklı adamı nasıl da bakıyor kerata” diye düşünmek istedim!
Düşünmedim ama! O kadar alık değilim. Tişörtümün göğsündeki köpek resmi hoşuna gitmiş olmalıydı.
Bir olasılık “hayvan katliamı yasasını” protesto için eylem yaptığımı düşünmüş olan hayvan sever bir kadındı.
Migrosun tam karşısı durak, girdim içeriye. İkinci kasayı açan oldukça alımlı hanımefendinin otobüsteki kadına benzer bakışı insana “Yeter ama” Dedirtiyor!. Köpeğin sahibinin de hatırı var değil mi?!
Bakmayın bana öyle şirin şirin!.
Kapıdan çıkar çıkmaz fişe baktım. Siz de bakmak isterseniz bknz. foto altta. Erikli küçük su 107 lira yazıyor. Çıkış kapısından geri girdim.
“Su parasına bakar mısınız?” Dedim. Benim gibi kibar, efendi, olgun biri başka nasıl konuşacaktı?. Yoksam kadının hala tebessüm ediyor olmasının konuyla alakası yok!.
Karşı durağa geçtim. Elimi direğe dayadım ve “Ne oluyor bu insanlara” gibi dünyanın geleceği ile alakalı konularla kaygılanıyordum ki! Elimin altında bir afiş gördüm.
Hemen elimin altında olması nedeniyle içim huşu ile doldu!.
Siz foto da ki afişi okuyun, ben bu hayırlı olayı az daha düşüneyim!.