Akdeniz Havzasında yer alan ülkemiz, küresel iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarıyla en ağır şekilde yüzleşmekte her yıl meydana gelen orman ve arazi yangınlarında büyük kayıplar vermektedir. Hava sıcaklığının aşırı yükseldiği yaz aylarında düşük nem oranları ve kuraklık nedeniyle bitki örtüsünün aşırı ısınması büyük yangınlara zemin hazırlamaktadır. Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre bu yıl orman yangınları geçen yıla oranla %78 artış göstermiş ve bu yangınlar %90 oranında insanlardan kaynaklı ihmal ve özensizlik nedeniyle meydana gelmiştir. Son bir hafta içinde İzmir başta olmak üzere Manisa, Aydın, Uşak, Çanakkale, Bolu ve ülkenin 72 farklı noktasında yüzlerce yangın meydana geldi. Tüm yardım kuruluşları ve sivil toplum canla başla yangına karşı mücadele verirken yine binlerce hektar ormanlık alan yanıp küle döndü. Orman ekosisteminde yaşayan canlar, bahçe ve seralar, hayvan barınakları, insanların ev ve işyerleri zarar gördü.
Dünya son on beş yılda ciddi anlamda felaketler sarmalının içine girdi. İklim krizi global bir gerçeklik olarak yangınlar, sel felaketleri, kuraklık, susuzluk, açlık ve hastalıklar gibi birçok sorunla kendini gösterirken afetlere karşı daha ciddi ve bütüncül önlemler alınmadıkça başka yangınlarla sınanacağımız aşikar. Ülkemizde liyakatsizliğin, akıl ve bilimden uzaklaşmanın, çevre ve halk sağlığını hiçe sayan uygulamaların, özensizliğin, adam kayırmanın, çevre talanının ve ekonominin çökmesiyle sonuçlanan yüksek enflasyonun sonuçlarını en ağır şekilde ödüyoruz. Küçük bir kıvılcımla yanan ormanlara yeterli yardım desteğinin sunulamaması ile yangına sebep olan ihmaller birbiriyle o kadar ilintili ki…Çok değil daha iki ay önce Diyarbakır -Mardin arasındaki kırsalda çıkan yangınlarda onlarca insan ve hayvan can vermişti. Yangınlara pek çok şey sebep olabilir. Havanın aşırı ısınmasıyla otların kendi kendine tutuşması, yenilenmesi gereken elektrik tellerindeki akım kaçağı, piknikçilerin ardında bıraktığı çöpler ya da akılsızın birinin sigarasını ortalık yere fırlatması gibi pek çok şey. Öyle ya da böyle, yangınlara karşı özellikle yaz aylarında teyakkuzda olması gereken ve devlet kaynaklarının önemli bir kısmını yangınlarla mücadeleye ayırması gereken bir ülkeyiz.
İktidarın ve yöneticilerin, İklim kriziyle mücadelede ekosistemin bütünlüğünü odağına aldığı iklim ve çevre politikalarını acilen hayata geçirmesi gerekiyor. Felaketlerle mücadele kadar felaketlerin önlenebilmesi üzerine daha fazla çalışılması, kaynak ve bütçe ayrılması gerektiği ortada.
Yangınlara müdahalenin yanı sıra yangınların önlenebilir olduğu vurgusunu daha sıklıkla yapmakta fayda var. Devlet kurumları, sivil toplum ve tek tek biz bireylere bu konuda büyük sorumluluklar düşüyor. Devletin ormanlık alanları maden sahası ve taş ocaklarına açmak yerine, yangına dirençli ormanlar oluşturması, vahşi çöp depolamayı sonlandırması, geri dönüşüm ve atık yönetiminde etkin uygulamalara geçmesi, kamuyu orman yangınlarına karşı yoğun olarak bilinçlendirme çalışmaları örgütlemesi, ormanlık alanlara girişlerin ve pikniklerin yasaklanması, çevre için tehdit ve kirlilik oluşturacak davranışları sıkı denetim ve ağır yaptırımlara tabi tutmak, elektrik hatlarının düzenli kontrolü ve yenilenmesi konusunda ciddi adımlar atması gerekiyor. Bilim insanları, çevre ve halk sağlığı uzmanları, mimarlar, şehir plancıları ekolojistler ve çevre savunucularının çağrı ve taleplerinin dikkate aldığı politikaların hayata geçirildiği yerde inanıyorum ki insanların çevre bilincinde ve duyarlılığında farklı bir noktaya geleceğiz. Devletlerin doğayla kurduğu ilişkininin etik ve vicdani olduğu yerde bireyler de yaşadığı çevreye ve doğaya karşı ahlaklı ve vicdanlı bir bilinç düzeyine ulaşacaktır.
20.08.2024 /Azize Demirhan Rize/Çamlıhemşin