Filiz….. Niğde’nin Çiçekdağı ilçesinde doğmuş. Annesi Mahmure….. çok eskilerde Türkiye’ye Bulgaristan’dan göçmüş Tatar bir ailenin kızı. Babası Fahri….. Kırım göçmeni Tatar, Rusya devrimi sırasında soykırımdan kurtulup Türkiye’ye gelmiş ve sınava girip yüksek ziraat mühendisi olarak devlet memuru olmuş. Çeşitli devlet üretme çiftliklerinde diyar diyar gezmişler. En son Muğla Dalaman Üretme çiftliğinden emekli olup Ankara’ya yerleşmişler.
İlk okulu Muğla Dalaman’da Ortaokulu da Ortaca’da okuduktan sonra Liseye Muğla’da başlayıp babasının emekliliği ile Ankaraya taşınınca devamını Ankara’da tamamlamış. Üniversite hayatına Ankara Turizm Ticaret Yüksek Okulu ile başalamış ancak sağ siyasetinin yoğun baskılarına dayanamayıp yarım dönemle sona erdirmiş. Ardından yeniden sınava girip İzmir Ege Üniversitesinde tahsil hayatını tamalamıştır.
Filiz ile İzmir’deki üniversite yıllarında tanıştık. İzmir’de üniversiteyi okurken bir sol fraksiyonda siyasi mücadelesine başlamış ancak 12 Eylül 1980 darbesini yaşayınca mecburen durulmak zorunluluğu ile faaliyetlerine de bir ara vermişti. Biz de o ara evlenmiştik. Ard arda iki de çocuğumuz olunca da bebek bakmaktan siyasete zaman bulamaz olmuştu.
Ben anaerkil bir ortamda büyüdüm ve bu ana erkil ortamdan fırlayıp çıkmama da annem sebep oldu. Bu çocuk adam olmaz dönemimde beni Dz. Astsubay okulu sınavına sokarak kapalı toplum yaşamından dışarı fırlamamı sağladı.
Ben annemin çemberinden dışarı fırlayınca dünyam değişti evlendikten sonra da düzen değişti. Eşim Filiz de kendi yaşam alanını oluşturamadı ve benim ile birlikte tayin olduğum yörelere gelmek zorunda kaldı. Yani kader çarkına kapılıp savrulup durduk. Emekli olup özgürlüğe kavuşunca da iş olanakları bulma olasılığı bol olan benim memleketimi seçme zorunluluğu ve Filiz’in biraz da benim özlem ve hayallerimi gerçekleştirmem yönünde özveride bulunması sonucunda Bodrum’u seçtik. Bu zorunluluk Bodrum’un da şansı oldu.
Filiz’in suskunluğu benim İzmir/Foça da görev yaptığım ve yaşadığımız dönemde 1989 belediye seçimlerinde ANAP belediye başkanını devirip SHP li adayı yönetime seçtirme girişimiyle sona ermişti. Foça da belediye başkan adayını elinden tutup ev ev dolaştırıp propaganda yapmış, kaldığımız askeri lojmanı seçim propaganda toplantı mekânı haline getirmişti. Bu sırada siyasetin çirkin yönünü de yaşamış olduk “Yeter ki dursun ev araba ne isterse verelim” diye haber de gelmişti. Tehdit ve tekliflere pabuç bırakacak biri değildi ve başardı da. SHP li aday Nihat DİRİM Eski Foça Belediye Başkanı oldu. Çok hatırşinast birisiydi. İki dönem başkanlık yaptıktan sonra amansız hastalığın pençesine yenik düşüp yitirdik. Saygıyla anıyorum.
Bu yenilgiyi hazmedemeyen zamanın Anap hükümeti boş dururmu, Filiz’e diş geçiremeyince kocasını yani beni Foça’dan Çanakkaleye sürgüne gönderdiler. Filiz’in Foça’da kalmasını çok istediler Belediye Başkan yardımcılığı teklifini ret edip birlikte Çanakkaleye göçtük. Zaten Foça’ya da bir sürgün nedeniyle tayin olmuştum ancak orada Filiz’in etkisi yoktu o benim faaliyetimdi.
Çanakkale’de bir süre kendisi de sessiz kaldığını zannederken yeni kurulan Birlik Partisine yazdığı bir görüş ve tavsiye mektubu ile keşfedildi ve gelip buldular. Ondan sonrası çorap söküğü gibi geldi derken ÖDP Çanakkale Merkez İlçe Örgütüne başkan yaptılar. Çanakkale içinde bir kez daha sürgün edildik. Kumkale ilçesinde bir birliğe. İnanın her sürgün birbirinden güzel yerlerde yaşamamıza neden olmuştu. Kumkale’de görev yaptığım sürede Çanakkale’nin İntepe köyünde ikamet etmiştik. Çocuklarımız da orada orta okulu okuyorlardı. Filiz okul müdürünün tacizci olduğunu fark etmiş ve tespit ettirip adli işlem başlatmıştı ki önce uzaklaştırıldı sonra sürgün edildi.
Bizde bir değişiklik olmadığı ve bir sürgün daha görecek vaktimiz kalmayınca biz de emekli olma olanağımızı kullanıp askerliğe veda ettik.
Çanakkaleli parti arkadaşları Filiz’i bırakmak istemedikleri için ilginç tekliflerle kalmasını sağlamaya çalıştılarsa da, anca beraber kanca beraber diyerek Bodrum’un yolunu tuttuk. Bu tayinleri ve yöre değişikliklerini biz büyüklerin sindirebilmesi ve fırsata dönüştürebilmesi ne kadar kolay olsa da çocukları çok kötü etkiliyordu. Okullarının, öğretmenlerinin hele bir de arkadaşlarının değişmesi çok sancılı günleri yaşamalarına neden oluyordu. Ancak biz şanslıydık bizim çok kuvvetli bir kolaylaştırıcımız vardı.
Bodrum’a gelir gelmez Bodrum ÖDP de mücadeleye giriştik ancak partilerde demokrasi ve çevre mücadelesinin pek o kadar kolay sürdürülemeyeceğini kişisel egoların toplumsallığın önüne geçtiğini gördüğümüzde partilerden ilişkimizi kestik. O zamanlar Bodrum Habitat Çevre Kozası kurulmuş ve çevre konularında faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardı Filiz de girip çalışmalara dahil oldu.
Ben de arkasından, Filiz nereye ben de oraya. O karar verirdi, ben de peşinden takip ediyordum. Girdiğim ortamlarda benim entelektüel ve siyasi geçmişim ve birikimim yetersiz kalıyordu ancak Filiz sayesinde bu açığımı kapatıyordum.
İlk çevre mücadelesine Tuzla Sulakalanı ile başlamıştık. Bir süre uğraşıları devam etti. Çevre Kozası faaliyetleri sona erdi. Bu sırada Bodrumlu Gönüllüler Derneği Başkanı Saynur Gelendost vefat etmişti, dernek bir bocalama geçirdi ve biz derneğe üye olarak derneği toparlamaya canlı tutmaya giriştik. Hatta ilk Gökova koylarını koruma ve resmiyette Alakışla Limanı olarak yazılan ancak yerlede “KİSSE BÜKÜ” olarak bilinen koyu yapılaşmadan koruma mücadelemize dernek bünyesinde iken başlamıştık. Derneğin yönetim sorunları içinden çıkılmaz hal alınca derneği kapatmak zorunda kaldık. Zaten yapılaşmaya açılan koylarımızın tahsisine karşı mücadele için Mavi Yol Girişimi Platformu kurulmuş idi ve biz de platform içindeydik. Platform kuruluş çalışmaları esnasında Filiz’i kolaylaştırıcı, beni de basın yayın koordinatörü, fotoğraf ve arşiv sorumlusu seçmişlerdi. Biz koyların korunması mücadelesini de son sürat yürütüyorduk.
Alışılmış bir düzen her kuruluşa bir başkan seçme alışkanlığını biz bu platformda yenmiştik. Kişi kurum ve dernekleri bir uyum içerisinde birleştirebilecek ve çalıştırabilecek bir kolaylaştırıcımız olsun istedik ve öyle de oldu, bir başkanımız olmadı. FİLİZ’i platformun KOLAYLAŞTIRICISI seçtiler. Gerçi bunu kamuoyuna benimsetmemiz epey zor oldu. Basın mensuplarının “başkan kim” sorusunu çok uzun süre yanıtsız bırakmıştık. Filiz’in bu kolaylaştırıcılık görevi saç baş yolduracak türden çok zor bir görevdi. Ancak şapka çıkartılacak kadar müthiş başarılı olmuştu, her siyasetten her kurumdan farklı karakterdeki kişileri aynı amaç için mücadele etmeye ikna etmiş ve koordine etmişti. Ve bu görevi 2006 ila 2021 yılları arasında çok uzun bir süre sürdürdü. Yoruldum artık bu görevi lütfen alın benden diye yalvarsa da hiç kimse cesaret edemedi.
Bizler Mavi Yol Girişimi Platformu görev grubu olarak çok işler başardık bu işlerin çoğu gözle görünür olmasa da çoğu kavramı gündeme sokan bir örgüt olduk. Birçok koyu marina yapılaşmasından koruduğumuz gibi bugün Kissebükü hala yapılaşmadan korunuyor durumdaysa Mavi Yol Girişimi sayemizdedir. Mavi Yol Girişimi Platform üyelerinin en aktifleri ve etkili olanları çoğunlukla kadınlardı. Zaten Bodrum’da örgütlü faaliyet çalışanlarının çoğunluğu kadınlardır. Mavi Yol Girişiminin en aktiflerinden olan Peysaj Mimarları Odası Başkanı Hülya YOLCUBAL’ı bir erkek terörü neticesinde kaybettik. Saygıyla ve hasretle anıyorum.
Bodrum’da ve hatta Türkiye’de çevre mücadelesinde en önde genellikle kadınları görürüz. Özgürlük ve adalet arayışlarında da artık kadın girişimi öncülük ediyor gibi.
Kisse BÜKÜ’nde otel yapılmak için verilen tahsislerle uğraştığımız günlerdeydi zamanın Turizm Bakanı Ertuğrul GÜNAY Bodrum’a gelecek “Gümüşlük” Beldesinde yapılan arıtma tesisinin açılışını yapacak ve Kazısı süren “PEDASA” antik kentini gezecek. Biz de Kisse Bükü’nü niçin korumalıyız hakkında oluşturduğumuz dosyayı Turizm Bakanının eline vermek istiyoruz, çeşitli yollarla gönderdiklerimizin ulaştığını pek düşünmüyoruz.
Programda ilk önce Gümüşlük arıtması var dosya elimizde biz de açılışa gidiyoruz. O günler bizim çok yönlü çevre mücadeleleri sürdüğümüzden birçok da eylem gerçekleştirdiğimiz günlerdi, isimlerimiz kara listeye alınmıştı. Yerel emniyet birimleri bir çıkıntılık yaparız bakanı üzeriz diye bizleri Turizm bakanının yanına yanaştırmamayı hedeflemişler ve isimlerimiz liste olarak bölgelerin giriş kontrol noktalarındaki görevlilere verilmiş bizi alana sokmayacaklar. Listeyi biz görmedik ancak Mavi Yol Girişimi kolaylaştırıcısı Filiz DİZDAR ve Mavi Yol Girişimi Platformunun en etkin bileşeni Peynir Çiçeği Gündoğan Gönüllüleri Derneği Başkanı Sema HÖCEK var, diğerlerini herhalde yazmamışlar ya da gerek duymamışlardı bu ikisini alana sokmazlar sa diğerleride zaten giremezler diye düşündüler herhalde.
İki araba gidiyoruz. Benim arabada ben Filiz ve dernekten iki arkadaş daha var diğer arabada Sema HÖCEK ve dernekten 3 kişi daha var. Kontrol noktası Turgutreis yolundan Gümüşlük’e giriş kavşağı. Biz kavşağa geldik jandarma durdurdu kimlik kontrolu dedi ben ve Filiz emekli asker kimliklerimizi gösterince zaten karşıdan görür görmez diğerlerini de kontole gerek duymadan geçiniz dendi. Bizim takımdan Arif YILMAZ var zaten Deniz Ticaret Odası görevlileriyle protokol arabasıyla girmiş. Peynir Çiçeği dernek görevlileri Sema hanımın arabasında ancak bir tek sama hanımın ismi var onuda Listeye Sema BÖCEK olarak kaydetmişler. Sema HÖCEK listeye uymayınca ona da geç demişler. Biz tam kadro alandayız.
Bizi alanda görünce sigortaları attı ve tüm mülki erkanca “Gelmenize gerek yoktu biz isteklerinizi iletecektik” sitemiyle karşılandık, ardından da emniyete aldılar elbette. Önümüzde arkamızda sivil polislerden birer duvar oluştu. Bekledik bakan yakınımızdan geçerken Filiz bakana seslenip dosyayı kaldırıp gösterdi ancak önündeki duvarı aşması mümkün değil. Dosya anında kapıldı ve yok oldu. Bakana vardı mı bilmiyoruz. Biz bakanı uzaktan gördük ve arıtmanın açılış merasimini beklemeden oradan ayrıldık. Hedefimiz PEDESA, oraya da gelecek biliyoruz orada bir yolunu bulup kendisinden en azından dosyayı incelemesini isteyeceğiz. Kissebükü’nün gündende olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ben, Filiz, platformun sıkı çalışanlarından Figan EROZAN ve Arif YILMAZ atladık bizim arabaya gittik PEDESA’ya. Daha orada önlem alınmamışken biz girdik alana bekliyoruz. Bizim diğer ekip nasıl olsa bizi alana sokmayacaklar, boşuna kargaşa yaratmayalım gayemize ulaştık dosyayı da verdik sayılır diye gelmemişler.
Neyse bir süre sonra emniyet mensupları geldi, protokolde olanlar geldi. Bakanı bekliyoruz. Sahada bizim gruptan Tunç Kurtluoğlu var Deniz Ticaret Odasında görevli protokolde yer alıyor, o zamanın CHP Millet vekili Tolga ÇANDAR da orada sahada dolanıyor. Tunç telefon etti “sizi polisler göz altına almaya niyetli Tolga’nın yanından ayrılmayın” dedi. Biz gelen haber üzerine dağıldık ben zaten sürekli fotoğraf çektiğimden boynumda fotoğraf makinası ile basın mensuplarının arasına girdim Arif protokole dahil oldu Filiz ile Figan yan yana Tolga’ya yakın bekliyorlar. Bakan geldi Pedesa kazı yerlerine doğru giderken bize yakın geçiyordu. Herkesin bakana dosya vermeye çalıştığı ortamı görünce bizim neyimiz eksik deyip Filiz ile Figan karar vermişler bakana Kisse BÜKÜ ile ilgili iki laf edecekler. Bakana doğru yürümeye kalkıştıklarında önlerinde 7 kadar polislerden bir baraj oluştu, öne doğru bir adım bile atamıyorlar mecburen barajın yanından dolaşmayı deniyorlar baraj da onlarla birlikte yana doğru minik minik adımlarla yütüyor barajı aşmalarına izin vermiyorlardı. Sağa yöneliyorlar baraj sağa kayıyor sola yöneliyorlar baraj da sola yöneliyordu. Filiz dayanamayıp bir feryat etti ki “Şurada bakana Kissebükü hakkında iki laf söyleyeceğiz iki kadından mı korkuyorsunuz” diye. Emniyet amiri koşup geldi siz merak etmeyin biz o konuyu bakana ileteceğiz sakin olun deyip ortalığı yatıştırmaya çalıştı. Dosyayı göndermiştik zaten diye de bizimkiler polis barajının gölgesinde bakana ulaşmaktan vazgeçtiler.
Ben de o sırada Filiz ile Figan’ın barajla mücadelesini büyükçe bir taşın üzerine çıkarak seri halinde fotoğraflıyorum. İki kadın omuzlarında çantaları ile polis barajının arkasında kaybolmuş gibi, engellenişlerini bir film gibi kayda alıyorum. O zaman basın henüz tam anlamıyla yandaş durumuna geçmiş değil bizim de çok iyi bağlantılarımız var böyle bir sansasyonu mutlaka baş sayfalarda yayınlarlardı. Neyse bakan gezdi ve sahadan ayrıldı. Bizim yüzümüzde muzip bir gülüş var, çok gereksiz bir önlemi ve otoritenin bize bakışının abestliğinin doruk noktasına ermesini kayda almışız.
Bakan gittikten sonra Filiz bana döndü “kaydettin mi hepsini” dedi. Evet dedim “bakayım” dedi. Fotoğraf makinesinin ekranını açtım göstereyim. Ekranda bir yazı “Kart Takılı değil”…
Haydaaaaaa dünya başıma yıkıldı. Sonra hatırladım “sizi alacaklar” haberi geldiğinde illaki fotoğraf makineme de el koyarlar kartta görüntüler var onları alamasınlar diye kartı çıkartıp pantolonumun gizli bir yerine sokuşturmuştum. Heyecandan tekrar kartı takmayı unutmuştum. Ne kadar dövünsek de faydasızdı. Sansasyonu da kaçırmıştık.
Geçtiğimiz günlerde yine gündeme oturan Kruise Gemileri Yanaşma iskelesi oluşumunu işleten şirket doymadığı için iskelenin yanına (yasal yolllar kullanılarak) küçük bir marina inşa etmek istiyor. İlk (yasadışı) girişimlerini Filiz engellemişti. O zaman gemi, iskelesini gören deniz kenarına yakın bir evde kirada oturmaktayız. Sabah kalktık gemi iskelesi bölgesine pontonları yerleştiriyorlar. Aklımız çıktı ben fotoğraf makinesini kaptım yapılanları çektim. Filiz giyindi fırladı gitti. O sırada da sahilde bir kepçe kıyıdaki deniz içindeki taşlıkları kazıyor. Filiz önce kepçeciye vermiş veriştirmiş siz ne hakla balık yuvalarını bozuyorsunuz diye, onlar ne olduklarına şaşırmışlar oradan da belediyeye gitmiş onu kapıda karşılayana vermiş veriştirmiş orada marina yapılıyor siz uyuyorsunuz diye. “İznini biz vermedik kaymakama git” demiş. Filiz de basmış gitmiş kaymakama, daha sabah, herkes mesaiye yeni başlıyor. Sekreter Filiz’i sinirli ve ağlamaklı bir halde görünce hemen Kaymakama çıkarmış, Kaymakam da yeni gelmiş kahve içmekte. Filiz boşaltmış içinde ne varsa ve siniri de boşalınca ağlamaya başlamış. Kaymakam ne yapacağını şaşırınca elindeki kahveyi ikram etmiş, şaşkınlığından sabah sabah…
Neyse çok geçmeden Kaymakam ekiplerini de toplayıp bota binip olayı yerinde görüp marina yapımını durdurdular. Denize döşenen pontonlar aynı gün geri karaya alındı. Ve o pontonlar çok uzun bir süre üst üste iskele platformu üzerinde bekledi durdu. Biz o pontonları Bodrum Cup yelken yarışlarında Gümbet Koyunda platform yapımında kullandık sonra yok oldular kim bilir neredeler.
Biz Bodrumlular Bodrumlu bir kız la evlenen dışarıdan gelmiş erkeklere enişte deriz. Ben az kalsın Bodrum’un eniştesi zannediliyordum. Uzun bir süre kemdimi Filiz’in kocası olarak tanıtır ya da hatırlatır olsam da hiç gocunmadım. Bu yazarlık çalışmaları beni bir nebze kurtardı gibi.
Her başarılı kadının arkasında bir erkek vardır doktrini benim de tesellim ve kurtarıcım olmuştur.
Hayatımın en maceracı dönemini Filiz sayesinde heyacan dorukta yaşadım zaman zaman zorlaştırıcı gibi görünse de çoğu zaman hayatımızı kolaylaştıran kişi O oldu. Müteşekkirim.
Sizin de bir kolaylaştırıcınız varsa korkmayın.
Saygılarımla Ali Dizdar.