KADİM YOLLARIN
SADIK YOLCUSU
Datça’nın içindeki ince hayat damarlarını keşfetmeye başladığında, bu kasabanın sıradan bir yer olmadığını hissetmişti.
Yıllar içinde sanatla köpüren bir birikimle, ödüller ve takdirlerle bezenmiş uzun bir yol sonrası onu buraya çeken yalnızca doğanın huzuru ya da denizin çağrısı değildi. Datça’da, tarihin gölgesinde saklanan, her dalganın öyküsüne karışmış bir bilgelik vardı ve bu bilgeliği kayda geçirmeye ant içmiş bir ruh haliyle dolup taşmıştı.
Yıllardır belgeseller çeken biri olarak, Datça’nın dilinden konuşmayı, sırlarını kaydeden bir hafızaya dönüşmeyi görev edinmişti.
Ankara’da başlayan sinema yolculuğu, onu adım adım Anadolu’nun en derin katmanlarına, unutulmuş öykülerin ve izlerin peşine sürükledi.
TRT yıllarında şekillenen bu yolculuk, “Keçenin Teri” ve “Fırat’ın Türküsü” gibi eserlerle anılsa da, Datça’nın kadim havası yeniden filizlenen tutkusu oldu. Şimdi, Datça’nın eski sokakları ve zeytin kokulu rüzgarları arasında, tarihin ve doğanın birbirine karıştığı Knidos Tıp Okulu’nun peşinde, bir başka büyülü öyküyü belgelemenin eşiğinde.
Ertuğrul Karslıoğlu, taşlara işlenmiş tarihin izlerini sürerek antik kentin tıp ruhunu gün yüzüne çıkmayı hedefliyor.
Knidos rüzgarın dokunduğu taşlarda yankılanan bir bilgelik esintisidir. Burada, zamanın unutturamadığı eski bir şifa okulu durur.
Karslıoğlu, tıpkı o eski bilginler gibi, yavaş adımlarla taşlara, suyun yüzyıllar içinde şekillendirdiği oyuklara, gökyüzünden düşen ışığa dokunur. Bir yanda Euryphon’un şifa arayışı, diğer yanda doğanın ve insan ruhunun çözülemeyen gizemleri.
Karslıoğlu, kameranın ardında değil de sanki zamanın derinliğinde kaybolmuş bir yolcu gibidir. Her adımında, Knidos’un sessiz fısıltılarını duyar, rüzgarla taşların arasından süzülen unutulmuş bilgiyi içine çeker.
Sabahın ilk ışıklarıyla Knidos’un kayalıklarına tırmanır; orada, ufuktan yükselen güneş, taşların arasına dokunan yumuşak bir el gibi şifa okulunu arar durur. Günün ilk ışıkları bu kadim taşların yüzeyinde bir an için dans ederken, Karslıoğlu kameranın kayda başlamasının hayalini kurar.
Ancak o bilir ki, bu yalnızca bir belgesel değil; Knidos’un sırlarına tanıklık edecek bir yolculuktur. Zamanın çok ötesinde bir şifanın, kadim bilgeliğin ve insan ruhunun izlerinin peşindedir.
Knidos’un hekim bilgeleri Euryphon, Herodicus, Ctesisas, Chrysippus, Eudoxus burada doğayı ve insan bedenini çözmeye çalışmış, evrenin sırlarına ulaşmanın yollarını aramıştı.
Şimdi Ertuğrul Karslıoğlu, bu bilgelik izlerini günümüze taşımaya ant içmiş bir anlatıcı gibi, sabırla her detayı kayda alacak.
Knidos, onun ellerinde yalnızca taşlara değil, kadim bir hafızaya kazınacak. Her adımda yeniden keşfedilen, her taşta yeniden yankılanan bir öyküyle, bu belgesel yalnızca bir film değil, tarihin kalbine yapılan bir yolculuğa dönüşecek.
Karslıoğlu, bu yolculuğun sadık yolcusudur.
(Yarın Oğuz Tığlı )