Datça’dan selam var…
EYVAH!! GELİYOR
Temmuz’u bitiriyoruz.
Temmuz antik çağdan bu yana kuzey yarımkürede Sirius yıldızıyla özdeştir.
Antik Yunanlılar koydu bu ismi.
Sirius “kavurucu” demekti.
Türkler Akyıldız adını verdiler ona, Araplar Şir’a.
Tarih boyu hemen hemen tüm kültürlerde kutsandı Sirius.
Bazı bölgelerde Tanrı kabul edildi, bazılarında cehennemin bekçisi.
Binlerce yıl Sirius kuzey yarım kürede Temmuz sonunda doğuyor.
Yani bugünlerde.
Ve onun doğuşuyla birlikte aşırı sıcaklar ve yangınlar başlıyor.
Romalılar bu döneme Sirius’un Köpek Takımyıldızı’nda olması nedeniyle “köpekyıldızının günleri” anlamını taşıyan “Dies Caniculares” adını verdiler.
Yüzlerce yıl sıcaktan ve yangınlardan kurtulabilmek için binlerce kahverengi köpek kurban ettiler.
Ama MS 64’te böyle bir Temmuz sıcağında Roma’nın o tarihi yangında kül olmasını önleyemediler.
Tıpkı Efesliler’in M.Ö. 356 yılının 21 Temmuz’unda, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın tamamen yanmasını önleyemedikleri gibi.
Tarihin bilinen ilk kundakçısı Herostratus yakmıştı o muhteşem tapınağı, meşhur olmak adına.
Oldu da.
Sirius’un Temmuz sonunda doğmasıyla başlayan bu aşırı sıcak dönem diğer Avrupa kültürlerini de etkiledi.
İngilizler “Dogdays”, Almanlar “Hundstage”, İspanyollar “Dia de Perros”, Amerikalılar ‘Dog Day Afternoon’ dediler.
Araplar da “eyyâmu’l-kelb”
Köpek günleri, Sirius günleri yani.
Osmanlılar ise çok sıcak günler anlamına gelen “Eyyam-ı Bahur”
Çin kültüründe de sevilmezdi Sirius, çünkü cehennemi hatırlatırdı. Antik Çinlilerin köpekleri katlettikleri festival yine Sirius ile ilişkiliydi.
AKP/MHP iktİdarının katliam yasasını bugünlerde çıkarması ne tesadüf değil mi?
Tamamlamak üzere olduğumuz “Temmuz”un ismi Dumuzi’den geliyor.
Dumuzi Sümerler’in Çoban Tanrısı’ydı.
Sümer mitolojisine göre Dumuzi Bereket Tanrıçası İnnana ile yaşadığı aşk gerekçesiyle diğer tanrılar tarafından cezalandırıldı, yeraltına cehenneme gönderildi.
Sümerliler Dumuzi’nin her yıl bu dönem yeryüzüne çıktığına ve beraberinde cehennem sıcağını ve ateşini yanında getirdiğine inanırdı.
Dumuzi ismi Mezopotamya ve ortadoğu kültürlerinde zamanla Dumuzid, Tammuz, Tamuz ve Temmuz olarak benimsendi.
Bazı dil bilimciler kullandığımız “damızlık” sözcüğünün Dumuzi’den geldiğine inanır.
Sirius gökyüzünde yükseliyor.
Dumuzi yeraltından çıkıyor.
Yakında çok aşırı sıcaklarla kavrulacağız.
Duaya hazır mısınız?
“Ey Dumuzi, duy sesimizi! Sirius’un etkisinden ve günümüz Herostratus’larından ve köpek katillerinden koru bizi. Ormanlarımız kundaklanmasın, canlarımız katledilmesin. Bu yaşam düşmanlarından kurtar bizi.”
*
BELEDİYE İŞBİRLİĞİ İLE KAÇAK BİR KAMPİNG NASIL YAPILIR
İstanbul’da iş insanıydı.
Ege’nin bir sahil kentinde çok güzel bir koyu sahibinden kiraladı.
Kamping yapacaktı, içine yeni nesil bir meyhane de koyacaktı.
Gece müzikli eğlence.
İyi bir yatırımdı ona göre.
Ancak arsada imar yoktu.
Sit alanıydı, çivi bile çakamazdı.
Dediler ki, “boşver imarı, mimarı. İmar kimin umruna. Belediyeden işini halledersin.”
Projeyi hazırladı.
Mimarları ile birlikte soluğu belediye başkanı ve imar müdürünün yanında aldı.
Projeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı.
Çivi çakamayacağı yere onlarca kaçak bungalow koyacaktı.
Belediye “tamam” dedi, “boşver kaçağı göçeği, koy bungalowları. Bu kent için güzel yatırım.”
İçi rahatladı.
Yerel yönetimden sözlü onay almıştı.
Üstelik bu görüşmeler belediyedeki kameralar tarafından kayıt altına da alınmıştı.
Ayrıca bazı telefon görüşmeleri de.
Artık yatırım yapabilirdi.
Üç yıl öncesinin parasıyla 30 milyon liraya bir kamping kurdu.
Üstelik kaçak bungalowların kurulacağı alanı belediye ekipleri temizledi.
Ağaçları belediye ekipleri budadı.
Kampingin kaçak olması belediyenin hiç ama hiç umru olmadı.
Kentte yaşayanlar, doğaseverler olaya tepki gösterdi.
Belediyeyi suçladılar.
Belediye başkanı halkın gazını almak için “yıkacağım orayı” dedi, yıkmadı.
Tepkiler daha da arttı.
Birkaç ay sonra belediye başkanı yine “encümende karar alındı. Kaymakamla da görüştüm, sezon sonu yıkacağım” dedi.
Sezon bitti, yine yıkmadı.
Yıkamazdı çünkü yıkarsa kendisi de altında kalırdı!
Günler ayları, aylar yılları kovaladı.
Belediyede yönetim değişti.
Yeni yönetim işletme sahibine yazılı bir tebligat göndererek, “sahilin yarısını halka, yarısını müşterine ayıracaksın” dedi.
Bu kaçak işletmeyi meşrulaştırmaktı.
Tebligatı görünce sevindi.
Çünkü kampingi kaçak da olsa yeni yönetim kendisini yasal görüyor ki, resmi tebligat göndermişti.
Yanındaki işletmeler gibi o da tebligatı ciddiye bile almadı, şezlongları kaldırmadı.
Çalışmaya devam ediyor.
Sahil kentlerimizde sık sık yaşanan bir olay bu.
İmarsız yere belediyenin onayıyla milyonlarca lirayı yatırana mı kızarsınız?
Yoksa kaçağa onay veren yerel yönetime mi?
Ama çok şükür böyle şeyler Datça’da yaşanmıyor.
Bu halkçı kentte işimiz gücümüz Datça!
*
OCAĞIMIZA KARAİNCİR
AĞACI DİKENLER
Bu ülkede bazılarının dokunulmazlığı vardır.
Yasa, yönetmelik, hukuk tanımazlar.
Mahkeme kararına rağmen kaçak villaları dikerler.
Belediyenin mührüne gülüp geçerler.
Encümenin yıkım kararını ciddiye almazlar.
Gönderilen tebligatı sinsi sinsi gülerek yırtıp atarlar.
Bir meydan okumadır bu.
İşi öylesine sağlama almışlardır ki, “belediye yıkarsa altında kalır” diye tehdit bile ederler.
Sonra tüm sahili şezlongla kapatırlar.
İmarda yol görünen alana iki kaçak cafe yaparlar.
Yine imarda park görünen parsele restoran/cafe dikerler.
İstilacı türdür bunlar.
Yayıldıkça yayılırlar.
Kazandıkça kazanırlar.
Bunları yazan gazeteciyi de savcılığa şikayet ederler.
Çünkü onların dokunulmazlığı vardır.
Onlara kimse dokunamaz.
Onların yaşama nedeni sadece para ve ranttır.
Onların yaptığının yüzde 1’ni vatandaş yapsa, hemen tepesine çöken belediye onlara gıkını çıkaramaz.
Cesaret bile edemezler.
Hani bir deyimimiz var.
“Ocağına incir ağacı dikmek.”
Talanın en güzel ifadesidir.
Onlar cennet koylarımıza incir ağacı dikenlerdir.
Ülkenin acı gerçeği bu maalesef.
Ama çok şükür böyle şeyler Datça’da yaşanmıyor.
Bu halkçı kentte işimiz gücümüz Datça!
*
Bilmiyorum, neden “at soylu hayvandır, güvercin güzeldir.” derler?
ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor.
Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden.
Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli.
Kelimeleri yıkamalı.
Kelime rüzgar olmalı, yağmur olmalı.