İnce narin katışıksız bir yürek…
Ah bu yürek!
Güneş vurmuş reçine gibi
Bir ağaç dalına sevdalı
Yürüdü eriyerek.
.
/Suskun bir peymaneye döküldü damla damla;
Tutup gözyaşlarımı içti sarhoş oldu yâr…/
.
Mevsim yaz değil o selvinin tepesinde
Salınır hazan güneşi bir yaprak gibi titrek…
Bu yara derin yara… Az değil…
.
Ah ben öleydim!
Öleydim bu serin sabahın dumanlı seherinde!
Gözlerinde kalmayaydım; olmayaydım şu cihanda
Boynuna koşum vurulmuş soylu atlar gibi mahzun…
.
/Ah nasıl güleydim! Çürüdü gitti beden
Yaşanmamış bir ömrün her anına bir bedel ödeyerek./
.
Yürek, ah bu yürek!
Sevdi çok şeyleri,
Üzdü çoklarını istemeyerek…
Yürek, ah bu yürek!
Kundaksız bir bebek gibi yoksul büyüdü
Çıplak ve üşüyerek…
Osman Aktaş /24.12.2016 / Erzurum