Çıplak değerdi ayakları toprağa İncinmezdi,
Hırkasız değerdi soğuğa üşümezdi göğüsleri,
Gamsız değerdi göğe başları
Eğilmezdi çocukların …
.
Büyüdükçe beden, eskidikçe
Fırtınaya, yağmura direnen ten;
İncindi ayaklar, üşüdü göğüsler, eğildi başlar…
.
Yemeyip yediren analar,
Yüreği kan ağlarken yüzleri gülen babalar;
Ayaklarında, göğüslerinde, başlarında sorumluluklar,
Sabahın erken ışıklarıyla çocuklarına kalktılar yorgun ayaklarıyla…
Göğüslerinin içinde, başlarının üstünde taşıdılar onları her gün…
.
Analar… Babalar…
Ne kadar yettiyse güçleri, akılları erdiyse ne kadar;
Ekmek, su, mutluluk ve umut taşıdılar ocaklarına.
Sevgiyle baktılar bir çift göze alıp bebelerini kucaklarına…
Ocaklar vardı, bolluk içinde çocuklar.
Ocaklar vardı ekmeği kıt, içinde açtı çocuklar.
Ocaksız çocuklar vardı bir de…
Hiçbir savaş onlar için çıkmamıştı bugüne dek…
Bir köşede unutulmuş bedenlerinden
Bir köşeye sıkışmış dünyalarından
Savaş hiç eksik olmamıştı ama…
Sokaklarda yalnızdılar
Sabahlarına uyanan,
Gecelerine ışık olup yanan
Kimseleri olmamıştı…
.
Damarlarında akan su değil kandı;
Erkek, kadın, yaşlı, çocuk
Zengin de olsa yoksul da hepsi insandı…
Hiçbir kanlı savaş onları ayırmamıştı ama…
.
Ak göğsünde annesinin sütünü
Şişede mamasını bırakıp giden bebek
Alacaklıydı annesinden, babasından,
Acımasız dünyadan…
.
Hep eksik kaldı bir şeyler yürünen topraklarda,
Solunan havada içteki, dıştaki dünyada.
.
Ayaklarımız incinmesin, göğsümüz üşümesin,
Başımız hep dik dursun diye;
Ağaçların, otların, çiçeklerin kokusunu
Özgürce solumak için seninle
Bak! Bu yürek, bu el, bu omuz seninle…
Osman Aktaş/ Sensiz Yalnızdılar/ YANKI