USLU USLU İTAAT
ETMEMİZİ İSTİYORLAR!
Dün hastanealtı sahilindeki işgali görüntüledim ve yazdım.
Dev gibi taş duvarlarla denizi vatandaşa kapamışlar.
Duvarın arkasında başka bir dünya var.
Özel platformlar, şezlonglar, localar.
Halka ait olması gereken deniz kıyısında utanç dolu bir ayrım duvarı.
İskeleler bile işgal altında.
Vatandaş giremez!
#şezlongsuzdatçainisiyatifi aylar önce bu bölgedeki işgal ve genişleme ile ilgili belediyeye detaylı bir rapor verdi.
Sümen altı mı edildi acaba?
Yazılanlardan birileri rahatsız oldu ki, “sesini çok çıkarma, uslu uslu otur” mesajı gönderiyorlar.
Örneğin Kamer Yıldız isimli biri şöyle yazmış.
“Datça’nın marka değerini düşürüyorsunuz. Birileri artık size dur demeli!”
Aynen böyle.
Tehdit mi, gözdağı mı, korkutma mı?
Ne anlarsan, anla!
Kimler, nasıl dur diyecek merak ettim doğrusu!
Bizim meslekte alışkınız bunlara.
Susup itaat etmemiz için uğraşırlar.
Boşa çaba.
Susturamazlar.
Datça Belediyesi ve #ÇevreBakanlığı uslu uslu seyreder, susar ama bizim kalemimiz susmaz.
O bölgeyle daha işimiz bitmedi.
Yeni işgallerde buluşmak üzere.
.
Datça’nın tüm emeklileri birleşin.
.
DATÇALI, DENİZE GİRMEK SENİN NE HADDİNE!
Batı cephesinde değişen bir şey yok.
Rıza Bayrak bugün çekti bu görüntüleri.
Geçen hafta Gülkadın Taş uyarmıştı.
Ben de dile getirmiştim.
Dinlemediler.
Buyrun Palamutbükü sahili.
Şezlong imparatorluğunun istilası altında.
Datça’da yaşayan vatandaşsan, denize girmek senin ne haddine!..
.
İşte bu.
Bravo Marmaris Belediyesi.
Datça Belediyesi sizden de bekliyoruz bu uygulamayı.
Hastanealtı sahili başta tüm kıyıları bir denetleyin lütfen.
Kasanız dolar.
.
SON UYARI!
Ey güce tapan meslektaşlar!
Ey kiralık kalemler.
Son iki gün.
Yalayın, yıkayın şu beleşçiler listesine adınızı yazdırın.
Son pişmanlık fayda etmez.
.
DATÇALILAR DENİZE GİRMEK İÇİN FRANSA’YA MI GİTSİN
Fransa’nın Nice kentine yıllar önce gitmiştim.
Akdeniz’in kıyısında şirin bir sahil beldesi.
Bizim antik Foçalılar’ın(Phokaia) kurduğu kent.
En önemli caddesi Avenue de Phoenicians.
Fransızlar’ın gökmavisi(Cote d’Azur) dedikleri bölgede muhteşem bir plajı olan şehir.
Plaj belki de bizim Palamutbükü’nün on katı uzunluğunda.(Paylaştığım fotoğraf)
Halka tamamen açık.
Herhangi bir işletmenin ne bir masasını, ne de bir şezlongunu görebilirsiniz.
İsteyen şezlongunu, şemsiyesini alıp güneşlenir ve denize girer.
Bedava.
Bir yer hariç.
Nice Hilton Oteli.
Onun müşterisine ait kendi plajı ve şezlongları var.
Gazeteci merakı var ya, sormuştum.
“Hilton Oteli’nin ayrıcalığı nedir?”
Cevap şöyleydi.
“Otel inşa edildiğinde belediyeye başvurdular ve belli bir para karşılığında kendilerine özel plaj istediler. Belediye Hilton’un vereceği paranın hangi hizmetlerde kullanılacağını açıklayarak referanduma gitti. Nice halkı ikna oldu ve özel plaja onay verdi.”
Halkçı belediyecilik bu olsa gerek.
Gelelim bize.
Yani yaşadığımız yer Datça’ya.
Turizm sezonu açıldı ya, halkın bedava denize girmesi yine çile.
Her yer işletmelerin masa ve şezlonglarıyla dolu.
Resmen istila var.
Her sahilden şikayet yağıyor.
Bizim Gülkadın Taş yazmış; Palamutbükü’nde normal vatandaşın denize gireceği yer kalmamış.
Adamlar halkın denizine çelik profilden platform yapıyor.
Geçenlerde bir taneydi, şimdi üç tane.
Dur diyen yok.
Ovabükü, Hayıtbükü aynı.
Yeni belediye yönetimi Kumluk’ta masaları çektirdi. Doğru yaptı.
Ama ya Taşlık?
Adım atamazsınız.
Dün yazdım. Taşlık’ta bir mekan halka ait sahile halkı sokmuyor, hatta bekara parasıyla bile şezlong vermiyor.
“Saplar giremez!”
Bu ne cüret!
Ya Kargı?
Bazı işletmeler kıyı kenar çizgisini bile işgal etmiş.
Ya Sevgi yolu.
Sadece bir otel gündeme geldi ama aynı sahilde iki otel daha var.
Uslu uslu kendilerine özel plaj yaratıp, iskelelere localar koyuyorlar.
Karışan, soran yok nasılsa!
Yetkili makamlarda oturanların yasaları uygulamaya güçleri mi yetmiyor acaba?
Cesaretleri mi yok!
Ya da…
Neyse, fotoğrafları elimde, yakında o bölgede kimler neler yapıyor, detaylı yazacağım.
Ya Sarı Liman.
Arkeolojik sit alanı tiny house çöplüğü durumunda.
Hele bir tanesi onlarca kaçak tiny house’la yasa hukuk tanımıyor.
Özetle Datça’da parasız denize girmek, “çile bülbülüm çile” şarkısı söyletiyor insana.
Çevre Bakanlığı Mayıs ayında “Denizler Halkındır” diye bir kampanya başlattı ve sahil işgallerine asla izin verilmeyeceğini açıkladı.
Sonuç?
Sıfır!
İşgal daha da arttı, denizler yine işletmelere kaldı.
Neyi bekliyorsunuz arkadaş?
Datçalılar’ın Fransa’ya gidip, Nice’de bedava denize girmesini mi?