Haydi mecliste idam idam çığlığıyla yağlı urganı ortalığa atan “devlet adamlarını” boş verelim…
Haydi çocukluğumuzda köpeklerin belediye görevlilerince zehirlendiğini, yasal olarak av tüfeğiyle mahalle aralarında vurulup acı çeke çeke, biz çocukların gözleri önünde öldürüldüğünü unutmuş olalım…
Ömür boyu sürebilecek travmaları atlatmış olalım!
Haydi devletin meclisi kararıyla yakın tarihimizde idam edilen Denizleri, kurşunların, bombaların sağanağında katledilen Mahirleri, işkencelerde öldürülen devrimcileri, Kaypakkayaları bir an için unutalım…
(Haydi seçimler dönemlerinde canlı/cansız bombalarla o gencecik iyi, duyarlı, bilgili devrimcilerin katledilmesini o zamanın devlet başlarından şu Davutoğlu bir açıklasa da bizlerin bildiği gerçekleri kendileri de öğrensin beklentisinde olalım!)
Dağda ovada, hatta devletin bakanlığı kararıyla denizde avcılık adı altında soyunu tükettiğimiz hayvan cinsi canlıları boş verelim…
Ee… Şimdi ne oluyor?
Devlet nasıl canlı katliamı kararı alabiliyor, almaya çalışabiliyor? Kanunlaştıramasa bile yetkililer hangi içgüdüsünde taşıyabiliyor öldürme düşüncesini?
Hem de ötanazi isteği savıyla! Onun öldürülmesi gerektiğini yetkili insan verecek; “Vay iki sefer havladı bana karşı geldi, bak bak üç kez havladı isyan diyor, aha dört kere havladı ötanazi istiyor” diyerek yağlı urganı onun boynuna dolayacak! Bunu da kanunlaştırarak legalleştirecek. İnsancayı anlayamayan büyükler nasıl köpekçeyi bilebiliyor, onun öldürülmek isteğini hangi dilde anlayıp anlaşabiliyor?
Anlamak zor. Ama helal olsun; insanca başka bir dil bilemeyip hayvancanın köpekçesini bile bilen yetkililerimiz varmış, iftihar ettim!
Ahmet Sefa