30 Mayıs
Ercan Günaydın‘ı yarın Kuşadası’nda toprağa vereceğiz.
Ercan ile sıkı dost olduğumu yazacak değilim çünkü öyle değildik. Birbirimizi aynı yapı içinde olmamız nedeniyle tanıyorduk.
Ben onu ilk olarak Temel Dağıtım ve İleri Kitabevinde çalıştığı dönemlerden tanıyor, Kahramanlar semtinde yaşadığını biliyordum.
Uzun yıllar sonra bir kaç kez sohbet etme fırsatımız olmuştu.
Bir dost meclisiydi, Vedat Türkali ile bir yaşanmışlığını anlatmıştı.
“Vedat Türkali davetlimdi. Kitap evine imza gününe geldiğinde, onu havaalanına karşılamaya gittim. Kendine has kaprisleri olduğunu biliyordum. Kalacağı otelin niteliğinden, yemeğinin ne olacağına kadar bir çok konuda sürekli sorun çıkaran huysuz biriydi. Arabayla şehire gelirken ona babamı lakabı -veya kod adı, şu an hatırlamıyorum. Bilen arkadaş varsa o yazsın- ile sordum. Şaşkınlık ve merakla sordu ” O senin baban mı?.” Bu sohbetten sonra bana hiç bir sorun çıkarmadı, aksine çok sevecen davrandı”..
Ercan ile ikinci ve son kez Ezel Babür’ü toprağa verdikten sonra onu anmak için Kemal’in yerinde düzenlenen toplantıda yan yana oturduk ve ortak bir resmimiz de oldu.
Hüsnü Arkan uzun yıllar önce “Bir Yalnızlık Ezgisi” Adıyla albüm çıkarmıştı. Bu albümdeki “Yeniden” Ezgisinde şöyle sözler var “Yeniden dinlemeli o güzel türküleri, dağılır gider kara bir bulut dokununca bir dost eli”
Ercan “Kara bir bulut” Etrafını sardığında, omzuna konan bir dost eliydi.
En son, çocuklar için kütüphane yapılması amacıyla Kuşadası’ndaki evlerini bağışlamışlardı.
Tolstoy gerçekten doğru söylemiş!. Hayatın önemi günbegün, dostlarımızı yitirdikçe değersizleşiyor…